16 Mayıs 2017 Salı
Osman Bin Affanın katli-Ali yoksa Müaviye ?
İmam Ali'ye (as) karşı mücadelesine kendine hakk kazandırmak için Muaviye'ye tutarlı bahane gerekiyordu. Böyle bir bahane onun tarafından ustalıkla uyduruldu. Muaviye Ali'ye (as) karşı tüm askeri ve siyasi faaliyetlerinde bu bahaneyi hep elinde rehber tutuyordu. Bu bahane - güya Ali'nin (as) üçüncü halife Osman bin Affan'ın kattlinde perdearkası yer alması ve sonra da Osman'ın katillerini saklaması idi.
Fakat ister Muaviye, gerekse bu bahaneyi Ali'ye (as) karşı ileri sürmüş diğer kişiler de dahil olmak üzere, daha sonra kendi hareketinden pişman olmuş Ümmül Müminin Aişe hanım çok iyi biliyorlardı ki, halife Osman'ın katlinde Ali bin Ebu Talib'in (as) hiçbir şekilde suçu yoktu . Ali (e) önceki iki halife ile olduğu gibi, Osman bin Affanla da ilişkilerinin bozulmasını istemiyordu. Bu nedenle, onun tüm çağrı ve önerilerine saygı duyuyor, yardım isteklerine olumlu cevap veriyordu. Halife Osman'ın Beni-Umeyyeye bakımından doğrucu tutum sergilemesi Ali'nin (as) nazarından idi. Bu konuda Onunla Osman bin Affan arasında defalarca sohbeti olmuştu. Ali (as) hiçbir zaman kendi akıllı ve ileri görüşlü meslehetlerini halife Osman'dan esirgemedi. Hatta üçüncü halifenin en zor günlerinde - evinin kuşatması sırasında Ali (as) Osman'la onun düşmanları arasında uzlaşma yaratmaya çalışıyor, her iki tarafla görüşmeler yapıyordu. Halifenin evini ablukaya alanlar eve giden su yollarını bağlamışdılar. Ali (as) onlarla konuşma yapıb, halifenin evine içme suyu göndermeye sağlamıştır.
Tüm bunlara rağmen, Muaviye o hazret Osman'ın katlinde itham ediyordu. Tarih kitaplarında yazılmıştır ki, Muaviye üçüncü halife Osman bin Affanın kanlı gömleğini ve askerlerden birinin kılıç darbesi ile halifenin karısı Nailənin kesilmiş parmaklarını Şam'a göndererek camide asmıştı. Bu "görsel malzemeyi" Şam cemaatine göstermekle o, Müslümanların dini hislerini tahriş ediyor ve onları Ali'ye (as) karşı kaldırıyordu (Şeblenci. Nur el-ebsar fi menaqib Ali-beyt el-Nebiyy el-muhtar, s. 99).
Çok ilginçtir ki, üçüncü halifenin katlinden sonra onun kanını almak uğruna gösterdiği canfəşanlığa rağmen, Muaviye Osman bin Affanın ağır günlerinde ona kesinlikle yardım göstermek niyetinde değildi. Tarihler halife Osman'ın kuşatma günlerinde Muaviye'ye mektup yazarak, ondan askeri yardım istediğini yazıyorlar. Muaviye yeterince askeri yürürlüğe sahip olduğu halde, Osman bin Affanı kurtarmak için parmağını bile,kımıldatmıyor.
Yakubi kendi tarihinde Osman'ın son günleri hakkında şöyle yazıyor: Osman Muaviye'ye mektup yazarak talep etti ki, acilen onun yanına gelsin. Muaviye 12 bin kişilik orduyla Şam'dan çıkıp Medine'ye sarı yüz tuttu. Ama yarıyolda orduya "Siz Şam sınırında bekleyin. Ben gidip Emirel mümininlə görüşüp durumu öğreneyim ". Kendisi Medine'ye - Osman'ın yanına geldi. Osman ondan getirdiği askerlerin sayısını sorduğumda şöyle dedi: "Geldim ki, öncelikle senin fikrini öğreneyim, sonra askerlerimin yanına gidip onları buraya getiririm". Osman ise ona şöyle cevap verdi: "Vallahi, yok, sen istiyorsun ki, beni öldürsünler, sonra çıkıp söyliyesin ki, güya intikamımı alıyorsun. Git, ordunu buraya getir ". Muaviye gitti, ama daha Osman'ın yanına dönmedi (Yakubi Tarihi, c.2, s. 72).
Başka bir rivayete göre, Muaviye Osman'ın imdat dolu mektuplarına cevap olarak, gözden perde asmak için Yezid ibn Esed el-qesrinin başkanlığında Medine'ye sarı ordu göndermişti. Ama komutana söylemiş ki, Medine'nin 8 farsehlikdə kamp yapıb beklesin, onun izni olmadan Medine'ye dahil olmasın. Ordu söylenilen yerde durdu ve Osman katle yetirilene gibi de Muaviyeden hiçbir haber gelmedi.
İmam Ali bin Ebu Talib (as) bu olayları kastederek, Muaviye'ye yazdığı mektupların birinde yazıyordu: "Osman'ın katli ve katilleri konusunda çok konuşuyorsun. Bil ki, sen Osman'a sadece kendi yararına olan zaman yardım ettin. Onun lehine olan zaman ise onu yalnız bıraktın "(Nehcul-Belağa, 37. Mektup).
Ünlü sahabeler Abdullah ibn Abbas, İbn Tufeyl, Ebu Eyyub Ensari ve başkaları da sonraları Muaviye'ye mektup yazıp, halife Osman'ın katlinde işte onun suçlu olduğunu savunmuştu. İbn Abbas mektubunda yazıyordu:
"Vallahi, sen Osman'ın katlini bekliyordun ve onun yok olmasını istiyordun. Durumu bilerek cemaati ona yardım etmekten sakındırdın. Onun yardım ve yakarış dolu mektubu sana gelince itina göstermedin. Ona özür haberini gönderdin. Ama biliyordun ki, camaat onu öldürmedikçe sakitleşen değil. Osman öldürüldü, nasıl ki sen bunu istiyordun ... Eğer Osman mazlumca katl edilmişsə, en büyük zalim sensin "(İbn Ebi'l-Hadid. Yorum Nehc el-Belağa, 16. Cilt, s. 155).
Muaviye ile Abdullah ibn Abbas arasında bu konuda yaşanan daha bir uyuşmazlığı Yakubi kendi tarihinde kayd etmiş. Hicri 44 yılında Muaviye hacca gidiyor ve sonra Medine'de Beni Haşim neslinin temsilcileri ile görüşüyor. Sohbet sırasında Muaviye onları Osman bin Affanın katlinde suçlayıp acı sözler söyler. Bu zaman Abdullah ibn Abbas ona tutarlı cevap verir: "Ey Muaviye! Bize ait ettiğin her pislik senin özündedir. Dediğin suçlara senin bizden daha fazla katkın var.
Kendin Osmani öldürdün. Ama halka diyorsun ki, guya onun kanını almak istiyorsun! "Muaviye bu sözleri duyunca utandığından mahcup olur (c.2, s. 152).
Metn için. islam.az birliğine teşekkürler
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder