Ehl-i Beyt (caferi,şii)Mektebinde Sahabe
Burada Ehl-i Beyt mektebinden kasıt, öncelikle oniki imamın velayet ve imametini esas alan “İmamiyye Şiası”dır. İmamiyye Şiası sahabeye kesinlikle Ehl-i Sünnet gibi bakmaz. Onları top yekun adil ve güvenilir kabul etmediği gibi, tümden de silip atmaz. İmamiyye Şiası sahabeyi önce iki kategoriye ayırır her birini ayrı değerlendirir:1. Masum olan sahabe: Bunlardan kasıt hiç şüphesiz, Peygamber Efendimiz’in (s.a.a) Ehl-i Beytidir. Bunların da sayısı, sadece dört tanedir: Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin (aleyhimüsselam).
Ehl-i Beyt’in masumiyeti, –ileride de göreceğimiz gibi– kitap ve sünnet ile sabittir. Üstelik onların yaşamını anlatan tarihi kaynaklar da buna tanıktır. Dolayısıyla onlar “adalet ve sadakat”in zirvesindedirler. Dini tebliğde ve yaşamada hata yapmazlar. Zaten Rasûlüllah (s.a.a) bize doğru yolu bulmak için -Kur’an’ın yanında- onları emanet bırakmış, bizlere onların yolunu göstermiştir. (bk. Seqaleyn hadisi) Durum böyle olunca, onlar kanalıyla gelen rivayetler koşulsuz makbul sayılır; yeter ki onlara varan rivayet yollarında bir sorun olmasın.
2. Diğer sahabe: Ehl-i Beyt dışında kalan bütün sahabe bu kategoriye girer. İmamiyye Şiası bu gruba giren sahabeyi masum kabul etmediği gibi toptan adil ve güvenilir de saymaz. Onların adalet, sadakat ve güvenilirlik açısından diğer Müslümanlardan bir farkı yoktur. Sıradan Müslümanlar içinde, nasıl ki her türden insan bulunuyorsa, sahabe de öyledir. İçlerinde her çeşidinden vardır: Adil, sadık ve güvenilir olanlarının yanı sıra, günahkar, dine karşı lakayt, yalancı, kaprisli, hatta münafık olanlar bile bulunabilir ve zaten vardır. Kısacası bu mektebin genel atmosferine göre: Allah’ın Elçisi (s.a.a) ile mü’min olarak buluşmak, onunla beraber yaşamak elbette çok büyük bir değerdir. Bir üstünlük ve bir şereftir. Ancak bu, o değerin kadr u kıymeti bilindiği, o şerefe gölge düşürülmediği sürecedir. Aksi halde onunla sırf birlikteliğin bir anlamı yoktur.
O yüzden bu ikinci kategoriden birisi, Hz. Peygamber’den (s.a.a) bir hadis naklettiğinde hemen kabul edilmez. Bakılır, durumu araştırılır; adil ve güvenilir ise rivayeti kabul edilir. Yeter ki yanılmış olmasın ve Kitab’a, kesin sünnete, akla ve tarihe ters düşmesin. Şayet adalet ve sadakatinde şüpheler varsa reddedilir ya da en azından çok dikkatli, temkinli olunur. Yalan, hile ve desisede namlanmış sahabeye gelince; rivayetleri üzerinde durarak vakit kaybetmeye bile değmez.[1]
Görüldüğü gibi İmamiyye Şiası, sahabeye peşinen “güvenilir” gözüyle bakmadığı gibi, hepten “güvenilmez” gözüyle de bakmıyor. Ancak inceleme sonunda güvenilir olup olmadıklarına karar veriyor.
[1]- Huseyn el-Amili, Vusûl’ül-Ahyar: s. 163~164;
el-Meclisi, el-Bihar: XXVIII, 36;
Seyyid Ali Han eş-Şirazi, ed-Deracat’ür-Rafia: s. 11;
el-Mameqani, et-Tenqih: I, 213;
Muhsin el-Emin, A’yan’üş-Şia: I, 113 …
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder