31 Ekim 2019 Perşembe

NİYET; İÇTENLİK VE SAMİMİYETİN ZUHURU

Niyet, bir ibadet olarak namazın başlangıç faslı, ilk farzı ve aynı zamanda da her amelin değerini belirleyen bir ölçüdür. Niyet açısından sorunlu olan bir ibadet, bir işe yaramayacağı gibi, ibadet eden şahsa da zahmet ve eziyetten başka bir şey kazandırmayacaktır. Namaz da bir ibadet olması hasebiyle, namaz kılan insanın niyeti her türlü şüphe ve riyadan arı olmalıdır.

Başta namaz olmak üzere her amelin niyet ve ihla-sının önemini göz önünde bulundurarak, niyet eksenli nispeten geniş bir konuya eğilmek yararlı olacaktır.

Niyet Nedir?
Her amelin bilinç üzere yapılış bir neden ve gayesi vardır ki bu, amelin niyetinden ibarettir. İbadetin gerçekleştirilişi de ilâhî nedene dayalı olmalıdır. Namaz da bir ibadet olduğuna göre, Allah'ın emrine itaat etmek suretiyle O'nun rızasını kazanmak ve böylece de O'na daha yakın olmak amacıyla kılınmalıdır. Böylesi içten ve samimi niyetten kaynaklanan ibadet ve namaz, insanın Allah'a yakınlaşmasına neden olur. Bahsi edilen niyetten yoksun ibadetin ürünü ise, Allah'tan uzaklaşmaktan başka bir şey olmayacaktır. Niyet, amele ve yapılış amacına dönük olarak taşınan bilinçtir. Namazın kılınış amacı, "Allah'ı anmak"tır; ki bu amaç, her zaman için namaz kılan şahsın kalp ve düşüncesine
hakim olmalı ve aynı zamanda da gönül yurdunu maddî ereklerden, halkın rızasını kazanmaktan,
riya ve gösterişten arındırmalıdır. Tehlikeli bir yola, tehlike bildiren bir çok tabela asılır.

Allah'a kulluk yolu da amel, düşünce ve niyeti tehdit eden birçok tehlikelerle doludur. Bu tehlikelere
dikkat çekme bağlamında dinî kaynaklar ve din önderlerinin tavsiyeleri, "fillah", "lillah" ve "fi sebilillah" gibi tabirlere önemle eğilmiştir. Namaz, zekât, cihat, hicret, şahadet ve infakın Kur'ân-ı Kerim'de yetmiş defa "fi sebilillah" ünlemiyle kullanılması, bu gerçeğin bir örneğidir.
Bu demektir ki ameller, ancak ilâhî renge boyanmakla değer kazanır ve ebedileşir.1

Halis niyet sayesinde az iş artar; küçük bir amel yücelir; miktarı az olan bir infak, büyük bir mükâfat
kazanır; dünyevî ve maddî bir iş, uhrevî ve manevî bir işe dönüşür.
Ömrünü oruç, cihat, infak gibi ibadetle geçiren, ancak ibadetlerinde Allah rızasını gözetmeyen bir insanın bütün amelleri zayi olur gider. Allah rızası için muhtaç birine yapılan çok küçük bir yardım, cihadın her hangi bir aşamasına katılım, bu uğurda atılan bir adım ve kısacık bir secde dahi Allah katında mahfuzdur ve ilâhî mükâfata müstahaktır.

İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
1- "Allah'ın boyası(dır bu verilen); Allah'ın boyasından daha güzel boyası olan kimdir?" (Bakara, 138) "

Yaptığı az bir ameliyle Allah'ı dileyen birinin amelini, Allah, onun dilediğinden daha çok
gösterir. Her kim de Allah dışında bir amaçla çok iş yapsa bile Allah, onları, duyan herkesin
gözünde küçük gösterir." Kalpler Allah'ın elindedir ve insanların sevgisini kazanmak da Allah'ın dilemesiyle gerçekleşebilir ancak. Buna binaen, insanların sevgisini kazanmak isteyen bir insan, bunu da "kalpleri değiştiren" Allah'tan istemelidir. İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:

"Kalp Allah'ın harimidir; Allah'tan başkasını Allah'ın hariminde oturtmayın."
Bir şiirde şöyle deniyor: 

"Başkasının değil de bu kalp senindir diye
Kalp yolunda oturmuş, kapıcı olmuşum ben 
Haşa, senden başkası bu kalbime girerse
Bu canım sana feda, benim her şeyimsin sen."

Eserin adı: Namazın Hikmeti
Yazan: Ustad Muhsin KIRAATÎ
Mütercim: Cafer BAYAR
Yayınevi: Kevser

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder